5 Ekim 2015 Pazartesi

"Başka bi'şey isteseymişim olacakmış" Pişmanlığı

  Batıl inançlar konu edilince ne kadar "Ben öyle şeylere inanmam ki" desek de, hepimizin boş bulunduğu anlar olabiliyo. Mesela, canınızın enginar çektiği bi' gün büyüklerinizi ziyarete gittiğinizde mis gibi zeytinyağlı enginarla karşılaşırsınız ve hemen "Keşke başka bi' şey isteseymişim yaa" dersiniz. Batıl inanç ya da değil onu geçtim bir de aç gözlüyüz, o enginarın daha iyisini isteyebilirdik!
  Bazen de isteklerimiz gerçekleşir ama hayal ettiğimiz gibi çıkmaz, keşke aklımda kalsaydı dersiniz içinizden ama artık çok geçtir. Bu, genelde ilişkilerle ilgili durumlarda çok görülür. Tabii ki adamlar bizi hayallerimizden soğutmayı başardığında "İstemez olaydım!" demek kaçınılmaz olur...
  İsmi lazım değil, adamın birine uzun süre uzaktan uzaktan deli olmuştum ama bi' türlü açılamadım. Çok yakın arkadaştık, başka durumlar girdi araya, gençlik dizilerine benzer saçma sapan olaylar üst üste geldi ve ben ümidimi kestim. Daha sonra bir süre görüşmedik, sonrasında konuşmaya başladığımızda o bana açıldı ve ilişkimiz başladı. Burada da "İsteyince olmuyor, istemiyormuş gibi yapmak lazım." adlı batıl inancımıza gönderme yapabiliriz. Ancak, ne yazık ki bu ilişki hayal ettiğin gibi olamayanlar kategorisine birinci sıradan giriş yaparak aylar sonra beklenmedik bi' şekilde sonlandı. Bu hikayenin ilginç ya da komik yanlarını toparlayıp başka bi' yazıda anlatabilirim, henüz bu konuda o kadar neşeli hissetmediğim için fazla detaya inmiyorum.
  Ayrılık sonrası kendisinin karşıma çıkmasını yasakladığım için bir ay kadar hiç karşılaşmadık, konuşmadık vs. Ben tabii ki mantıklı olanı yaparken acı çekenlerden olduğum için, asla konuşmuyorum asla yazmıyorum ama deli gibi de özlüyorum. Bi' gün ortak mekanlardan birinde otururken kızın teki keman çalıyordu yakınımızda, keşke Game of Thrones'un müziğini çalsa dedim yanımdaki arkadaşıma ve 1 dakika geçti geçmedi kız çalmaya başladı. Dedim "Keşke başka bi' şey isteseymişim yaa!" Keşke dedim, onu görebilsem. 5 dakika sonra o geldi. Ciddi ciddi geldi ve yanıma oturdu bi' saat muhabbet ettik, sarıldık. Tamam tabii ki sonsuza kadar mutlu mesut yaşamadık, muhabbet ettikten sonra o gitti ben de kalktım. Bi' daha da hiç konuşmadık yine. Ama öyle işte o anlık olan şey mutlu etti beni. Acaba keşke onu görsem değil de "Keşke sonsuza kadar benimle olsa" mı deseydim? Beklentileri çok mu düşürmüşüz ne? Bi' dahakine daha akıllıca isteklerde bulunmaya çalışıcam, söz.

27 Eylül 2015 Pazar

Yeni Başlayanlar İçin Büyükbaşlar

  Belli bi' yaşa gelmiş her kadının hayatından en az bir bilemedin iki adet öküz geçmiştir. Bu ilişkilerin ardından hep yeni kararlar alınmış, erkeklerden bir süre nefret edilmiş hatta tiksinilmiş, sonra kalpler yeniden atmaya başladığında tüm bu kararlar ve iğrenmeler tabii ki şıp diye unutulmuştur. Hayatın döngüsü bu şekilde, biz her seferinde unutmasak, her seferinde yeniden ümit etmesek bu adamlar bu güzelim kadınlarla nasıl birlikte olabilirdi ki? Tamamen bizim suçumuz.
  "Bir önceki ilişkiden ders almak" bu cümle olarak kulağa çok mantıklı ve yapılması gereken bi'şey gibi geliyo. İnsan yapmak da istiyo bunu, ama duygulardır hormonlardır ne derseniz artık, bunlar yeni bi' insana karşı devreye girdiğinde hepsi uçup gidiveriyo işte. Sonra ona anlatıyosun, önceki ilişkimde bunları bunları yaşadım, çok üzüldüm, çok kırıldım diyosun. O da sana diyo ki "Sen bunları yaşamayı hak etmiyosun ki, sen hep mutlu olmayı hak ediyosun, seni çok mutlu edicem söz veriyorum." Sen de sanıyosun ki, söz vermek demek söz verdiğin şeyi yerine getirmek demek, sanıyosun ki seni gerçekten mutlu etmek istiyo. Yoo öyle bi'şey yok. Yalan söylüyo demiyorum, ama o ilk anların hevesiyle verilen sözler işte. O aslında kendini mutlu etmek istiyo, onu mutlu etmeni istiyo, güzelsen, biraz da ilgi çeken bi' tipsen belki de sahip olmak istiyo, sırf kendini kanıtlamak için etrafa. Bunları saysan hiç biri hayatta kabul etmez, asla. Ama yaşanmış ve sonunda bi' adamın öküzlüğüyle sonlanmış her ilişkiye uzaktan bakıp objektif bi' inceleme yaptığında bu çıkarımlara varmak hiç de zor değil ne yazık ki.
  Büyükbaşlar demişken, bunların en başı olan tip de lisedeyken sınıfın en yakışıklı ve sessiz sakin olan çocuğu değil, tipi çok ahım şahım olmayan ama "şeytan tüyü var" denilen sınıfın fırlamasıdır. Bu tiplerden ciddi ciddi korkmak gerekir. Sevsen bi' dert sevmesen başka dert. Başka dert dediğim, bunları bi' kere sevdiysen o sevgiyi tamamen içinden atman mümkün olmuyo, o dert işte. O "şeytan tüyü" denen illet yüzünden...
  İlgiye aç oldukları için sürekli komiklikler şakalar yaparak ortamın en dikkat çekeni olma çabası, bu ilgi gösterenlerin çoğunun diğer kadınlar olması ve bu durumun fırlama büyükbaşımızın çok hoşuna gitmesi... Bunlar ilişki sırasında her normal kadını delirtmeye yetecek durumlar zaten. O egoyu şişire şişire babaannenin donu gibi sündürmüşsün daha ne zorluyosun be adam? Yok, doymazlar. Belli bi' yaştan sonra duruluyolarsa da henüz o konuda bi' bilgim yok, ben hep en deli zamanlarına denk geldiğim için en sancılı dönemleri yaşadım hala da etkisi devam ediyo işte.
  Övülmeyi çok seven bu tipi damarına basarak ve etkilendiğinin yüzde biri kadar ilgili görünerek eğitmeyi deneyebiliriz. Ben aşık olduğum için bunları yapmayı da deneyemedim haliyle. Neden? Çünkü beynim kısa bi' süreliğine mavi ekran vermiş bulundu. Benim gibi olmayıp aklını kullanabilenlere bu tipi çok şımartmamalarını tavsiye ederim. Onlar kendilerini şımartırlar zaten.


25 Eylül 2015 Cuma

Ayrılık Sonrası Yapılan 10 Hareket ve Sonuçları


1- Saç Boyatmak/Kestirmek
  
  Ayrılık sonrası kuaföre koşmak adettendir. Ya suçu kendimizde aradığımız için değişmesi gerekenin de kendimiz olduğunu düşünürüz ya da "Öyle bi' güzelleşeyim ki beni bıraktığına pişman olsun!" düşüncesiyle güzelim saçlarımıza girişiriz. Bu değişimin radikallik derecesi de ayrılığın acısıyla doğru orantılı olarak artış gösterir. Sonuç? Sonuç ne yazık ki her zaman hayal ettiğimiz gibi olmaz. Kuaförden hayal ettiğimiz saç rengini ve kesimini birebir yapmasını beklemek genelde sıkıntı yaratır. Bi' filmin senaristinin ve yönetmeninin farklı olması gibi; bazen düşündüğünden de güzel sonuçlar çıkar bazen de aklından geçenin yanından bile geçmeyen şeyler...


2- Arkadaşlarla Eski Sevgiliyi Çekiştirmek

  En yakın arkadaşlar mesaj ya da arama yoluyla ayrılık hakkında kısaca bilgilendirilip en yakın zamanda bir buluşma ayarlanır. Önce bi' mekanda çeşitli alkoller eşliğinde olayın öncesi sonrası ve nasıl olduğu etraflıca anlatılır. Tüm arkadaşlar konuya yeterince hakim olduklarında eski sevgiliye sövme seanslarına başlanır. Saat ilerlediğinde kimin evi müsaitse oraya geçilip çizgi film karakterli pijama altları, çoraplar giyilir, fönlü saçlar tepeye toplanır ve yiyip içmeye devam ederek eski sevgiliye dair herkesin içine attığı kötü düşünceler ortaya dökülür, "Zaten malın tekiydi", "Senin yanında çok sakil kalıyodu", "Gözü dışarıda gibi bi' tipi vardı", "Tam bir şerefsizdi", "İtin önde gideniydi!" gibi çirkin yorumlarda bulunulur. Bunun sonucunda, olur da geri dönerse, barışırsanız artık arkadaşlarınızla sevgilinizin nasıl bir ilişkisi olacak bir muammaya dönüşür.


3- Eski Sevgiliye Mesaj Atmak

  Bu hareket, genelde gece yarısından sonra içimizde oluşan bazı dürtüler sonucu ortaya çıkar ve hemen ardından sıcak sıcak pişmanlık hissiyle tamamlanır. "Nasılsın? İyi misin?", "Geçen gün seni rüyamda gördüm, iyi misin diye merak ettim" gibi gereksiz ve anlamsız mesajlardan daha kötüsü "Seni özledim", "Beni bırakma", "Uyudun mu??" gibi ısrarcı ve sizi sapık gibi gösteren mesajlardır. Mesajın içeriği ne olursa olsun, sonuç yüzde doksan olumsuz olacaktır. Hep öyle olmuştur. İstisnalar ne yazık ki kaideyi bozmaz...


4- Onu Sosyal Medya Hesaplarından Takip Etmek

  Arkadaş listesine yeni kızlar mı eklenmiş, öyle olmuşsa kızlar kim, nereden tanışmış, ortak arkadaşları kim, vb. gibi ayrıntılara inerek Sherlock moduna girmek muhtemeldir. Genelde hep yeni kızlar o listeye eklenir (hazırda bekliyormuş gibi...) ve bu kızlar hep ya çok çirkin, ya aşırı makyajlı, ya fotoşoplu ya da yollu olurlar. Daha sonra bu kızların profil fotoğrafları ya da paylaşımları eski sevgili tarafından beğenilmiş mi, yorum yazılmış mı incelenir, ona göre daha çok sinirlenilir ya da beğeni yoksa biraz iç rahatlığı oluşabilir. Bir de bu hesaplarda yaptığı paylaşımlara bakılıp "Acaba bu şarkıyı beni düşünerek mi paylaştı? Bana gönderme mi yapıyo? Pişman oldu da söyleyemiyo o yüzden bu şarkıyla ima etmeye çalışıyo sanki??"gibi düşüncelere kapılmak da hep yaptığımız başka bi' hatadır. O şarkılar yine "genelde" bize iletilmesi gereken mesajlar taşımazlar, erkek yine kadın kadar yine düşünemez. Biz ayrıntıya girdikçe onlar uzaktan bakarlar. Sonuç; boşu boşuna sinirlerimizi bozup aklımızı da soru işaretleriyle doldurmuş oluruz.


5- WhatsApp'ta "Last seen" Kovalamak

  Bunu yapmak için ayrılmış olmaya gerek yok aslında. Bunu sevgiliyken de çok yaparız. Gece açıp bi' bakarsın ki çevrimiçi olmuş ama sana yazmıyor! Eyvah... Bu saatte kime yazıyo acaba? Madem Whatsappı açmış niye bana bi'şey yazmıyo? Delirmek için milyon tane olay çıkarabiliriz. Bunların büyük kısmını hep içimize atarız ki deli olduğumuz hemen anlaşılmasın... Ama ayrılık sonrası bu daha acıdır. Sevgiliyken arada şaka yollu kiminle konuştuğunu sorabilirsin, ama ayrılık sonrası bu mümkün olmaz. Yüzsüzlük yapıp sordun, dayanamadın diyelim, "Sana ne" dediyebilir, "Bi' arkadaşla" diye yuvarlak bi' cevap da verebilir (artık ayrı olduğunuz için o arkadaşın kim olduğunu tabii ki soramazsınız). Bazen de iki gün çevrimiçi olmaz, bi'şey mi oldu acaba diye merak edersiniz bu sefer de durduk yere içiniz içinizi yer. Bu hareketin de yine herhangi olumlu bi' sonucu olmaz. En iyisi son görülme özelliğini kapatıp uzak durmaktır. (Söylemesi kolay)


6- Eski Sevgiliye Sosyal Medya Üzerinden Laf Sokuşturmak

  Ona kızgınız ve sinirimizi bi' şekilde atmamız gerek, arayıp konuştuğumuzda ya da dışarıda karşılaştığımızda da hep o sokmak istediğimiz laflar aklımızdan uçar gider, sonradan da hepsi geri gelir ve "ah keşke şöyle deseydim!" diye kendimize kızarız. Günümüzde bu derde çare olarak laf sokmalı tweetler atmak ya da eski sevgiliye giydirmeli sözleri olan şarkılar paylaşmak gibi seçenekler mevcut. Ne yapıyoruz, hemen 140 karakterlik "Sen zaten sevmek nedir bilmemişsin ki" ya da "Sana değmezmiş anlayan anladı..." kıvamında tweetler atıyoruz, ya da Facebook'ta bazı roman yazarlarından ya da herhangi bi' ünlüden yapılan, "sevginin değerinin bilinmemesi" üzerine alıntılar paylaşıyoruz. Bunun sonucunda ne paylaşımı yapan rahatlar ne de eski sevgili "Heee tamam şimdi aklım başıma geldi, artık mükemmel bir beyaz atlı prens olacağım! Hemen terk ettiğim sevgilimi arayayım da yaptığım her şey için özür dileyeyim ve sonsuza kadar mutlu mesut yaşayalım!" gibi bir düşünceye kapılır... Çoğu zaman yazılanları üstlerine dahi alınmazlar ve daha kötüsü bazen o yazılanları okumazlar bile... O yüzden, sonradan utanıp sileceğimiz tweetler atmak yerine hoşumuza giden paylaşımları RT edip, eğlenceli sayfaların paylaşımlarını incelemeye bakmak lazım.


7- Kendini Abur Cubura Vermek

 "Ya dönerse" fikrinin yavaş yavaş solmaya başladığı döneme denk gelen çok tehlikeli bir harekettir. Ümidimizi kesmeye başladığımızda cipstir, çikolatadır, gofrettir bir ton abur cubur alınıp bunlar evde çeşitli romantik komediler izlenerek tüketilir. O anda içimizdeki duygusal boşluğu ya da üzüntüyü o cipsle, kaşıkladığımız nutellayla kapattığımızı zannederiz ancak tam tersi, üzüntüye bir de kilo alma pişmanlığı eklenir. Bu hareketin iyi bir sonucu olduğu hiç görülmemiştir, bu kez genellemeye bile gerek yok. Yüzde yüz kaçınmayı gerektiren bir madde.


8- Deli Gibi Alışveriş Yapmak

  Bu madde de aslında ayrılık sonrası kuaföre gitmeye benzer. Bizi en güzel gösterecek yeni yeni kıyafetler alma çabasına gireriz, daha çekici hatta daha seksi görünmemiz farzdır artık, çünkü her an her yerde onunla karşılaşabiliriz ve karşılaştığımızda da o eski sevgili denen adamın kesinlikle pişmanlık duyması gerekir. Giyim kuşamımızla o kişinin başını kaldırımlara vurma isteği yaratmamız, hatta bunu gerçekleştirmesini sağlamamız gereklidir. Bu maddeyi gerekli görüyorum ben, tabii maddi sıkıntılar göze alınarak. Maddi açıdan sonuçları hoş değildir, ancak kendini iyi hissettirecekse yanlış da olsa yapılabilir bir hareket olduğunu söyleyebiliriz.


9- Sürekli Onunla Eskiden Takıldığınız Mekanlara Gitmek

  Onunla karşılaşmak için can attığımız süreçte (bu süreç o kişi bizi gördüğünde barışmak isteyecek zannettiğimiz süreç oluyor), dışarıya yalnız da çıksak, arkadaşlarımızla da buluşsak hep onunlayken takıldığımız mekanlara gidilir. Bu mekanları özellikle seçtiğimizi fark eden bir arkadaşımız olduğunda sorun yaratabilir. "Görünce ne olacak? Daha kötü olur hem onu görmek için buraya geldiğini anlar iyice egosunu şişirirsin" gibi yorumlarla ve benzeri azarlamalarla hevesimizi kırıp bizi alakasız mekanlara yönlendiren bu arkadaş tipi en güvenilir ve sadık arkadaştır, hatta dosttur.
  Bu hareketin de olumlu bir sonucu olduğu pek görülmemiştir. O kişi ya bizi görür ama görmemiş gibi yapar üzülürüz, ya biz heyecandan saçmalarız sonra pişman oluruz, ya da görünce daha çok özlemimiz kabarır ama elimizden bi'şey gelmez, sonunda yine üzülen biz oluruz...


10- Onu Unutmak İçin Başkalarıyla Oyalanmak

  Bu hareket de artık eski sevgiliden ümidin kesildiği zamana denk gelir. Onu hala unutamamışızdır ancak onun bize dönmeye niyeti yoktur, hatta başka kızlarla takılmaya çoktan başlamıştır bile. Bu durumda bize de başka insanlarla takılmak ve bunu sosyal medya paylaşımlarıyla ilan etmek düşer. Eski sevgilimiz görüp bizi kıskanacak ve "Heyt o benim alın yazım!" diyerek takıldığımız çocuğu bir yumrukla devirecek ve bize geri dönecek zannederiz, ancak ne kadar şaşırtıcıdır ki yine yanılırız... Çoğu zaman bu durum dikkatini çekmek istediğimiz o kişinin umrunda bile olmaz. Sonuçta biz bir başkasına saygısızlık etmiş oluruz, belki de oyalanmak için takıldığımız o kişi bize karşı yoğun hisler besliyorsa onu üzmüş, bize yapılanı başkasına yapmış bile olabiliriz. Denenmesi asla tavsiye edilmeyecek maddelerden biri ve sonuncusu da bu...









Hayaller Beyaz Atlı Prens, Gerçekler Diego Rivera

  Saat gecenin 3'ü ve evde uyumayan bi' tek ben kaldığıma göre artık yazmaya başlayabilirim diye düşündüm. Çünkü en çok bu saatlerde en düşünmemem gereken şeyler aklıma doluşuveriyo. Her insanı yazı yazmaya, beste yapmaya ya da resim çizmeye iten olaylar vardır. Ya aşkından ne yapacağını şaşırırsın için taşar o coşkuyla bi' şarkı yazarsın, ya da Frida'nın yaşadıkları gibi çektiklerini resim yaparak anlatmaya çalışırsın, derdini tasanı o şekilde atmayı denersin işte. Benim de bu blog'u yazmama sebep olan olaylar ve insanlar var evet. O konulara girmek için henüz biraz erken olabilir ancak ilk yazıdan da tahmin edebileceğiniz gibi, bir ayrılık söz konusu. Aşk var (bende), kadın var (ben), sevgi var (bende) ve bir de öküzümüz var (benimdi) elbette. İleriki zamanlarda gireceğim bu konuyu şimdilik böyle özetlemiş olayım.
  25 yaşındayım, İstanbul'da yaşıyorum ve hayatımın en belirsiz döneminde (okul bir yandan, işsizlik bir yandan, ailedir akrabalardır hiç katmıyorum bile) bir de aşk acısı olmazsa olmaz dedim. Herkesin derdi kendine büyük görünür biliyorum ama elbet vardır benimle benzer sıkıntıları olanlar. Kimine göre saçma kimine göre önemli sayılabilecek bu sorunlar yüzünden bileklerimi dikine kesmek yerine dalga geçmeye çalışarak içimi dökmeyi tercih ettim. Ne bileyim, belki aynı şeyleri yaşayanlar okuyup benim için de bi' küfür sallarlar o adamlara, ya da ben saydırmışımdır okuyanın içini ferahlatırım, kıyamadığından arkasından küfür bile edemezsin ya bazen, onlar için diyorum işte... Çok da belirgin anlatmamak lazım adamları, zaten gereksizce şişkin olan egoları daha da şişirmek intihar olur. Üstü kapalı göndermeler en güzeli en tatlısı, hem herkes kafasında kendi öküzünü o hikayeye yerleştirebilir. Kağıttan bebek giydirmek gibi. Sonra da o kağıtları toparlayıp yakar, önümüze bakarız.

Frida ve Diego çifti